Büyük Buhran ve Yeni Cumhuriyetin Aşma Çabaları
- Furkan ÇELİK
- 6 gün önce
- 2 dakikada okunur
Dünya genelinde yaşanan büyük ekonomik krizlerin başlıca nedenleri arasında savaşlar, bankaların yanlış yapılandırılması, aşırı dış borçlanma ve talep yetersizliği gösterilebilir.
20. yüzyılın en yıkıcı ekonomik krizi olan Büyük Buhran (1929-1939), birçok ülkeyi etkilemekle birlikte özellikle Amerika ve Avrupa’da derin izler bırakmıştır. Kriz, 1929’da New York Borsası’nın çökmesiyle başlamış birçok kamu özel kurumları etkilemiştir ve kısa sürede küresel bir felakete dönüşmüştür. Başta sanayileşmenin yoğun olduğu ülkelerde yıkıcı etkiler yaratan buhran, madencilik ve ağır sanayi sektörlerini derinden sarsmıştır. İşsizlik oranlarının hızla artması tarım ürünlerinin fiyatlarında ciddi şekilde düşmesi çiftçileri iflasa sürüklemiş, bankalar kredi geri ödemelerini alamaz hale gelince karşılıklı olumsuzluklar yaratmıştır.
Türkiye de Büyük Buhran’dan ciddi şekilde nasibini almıştır. İthalatın ihracattan fazla olması nedeniyle dış ticaret açığı büyümüş, Türk Lirası’nın değeri hızla düşmüş, dış borçlar katlanarak artmıştır. Şirketler, bankalar, esnaf ve çiftçiler aldıkları kredileri ödeyememiş; çok sayıda işletme batmış, piyasada nakit akışı durma noktasına gelmiştir. Bu durum yoksulluğu, işsizliği ve hatta intihar vakalarını artırmıştır.
Türkiye’nin bu krize girmesinde 1. Dünya Savaşı’nın ağır etkileriyle beraber mali yükü ve Lozan Antlaşması sonrasında üstlenilen borçların büyük rolü olmuştur. Yeni Cumhuriyet, savaş tazminatları-yükleri ve Osmanlı’dan devralınan borçlar nedeniyle zaten yeterince zayıf bir ekonomiyle 1930’lara girmişti.
Bu zor koşullara karşı devlet bir dizi önlem almıştır:
1930 yılında Tasarruf Cemiyeti kurularak yerli malı haftaları düzenlenmiş, okullarda tasarruf bilinci aşılanmış, halkı bilinçlendirmek için dergi ve raporlar yayımlanmıştır.
Aynı yıl yabancı uzmanların fikri ve projeler belirlenmek üzere ülkeye davet edilip uzmanların katkılarıyla Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kurulmuş, para politikasında bağımsız bir yapı oluşturulmuştur.
1933’te Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmış, uzmanların da desteğiyle başta tekstil ve şeker fabrikaları olmak üzere önemli sanayi yatırımları hayata geçirilmiştir.
1938’de İkinci Beş Yıllık Plan hazırlanmış; demiryolları, madencilik ve enerji sektörlerine ağırlık verilmiş, kalkınmanın köylerden başlayacağı vurgulanmıştır. Ne yazık ki 1939’da patlak veren 2. Dünya Savaşı bu planın tam olarak uygulanmasını zorlaştırmıştır.
Tüm bu çabalar sayesinde Türkiye, Büyük Buhran’ın en ağır etkilerini nispeten hafif atlatmış ve 1930’lu yıllar aynı zamanda planlı sanayileşmenin temellerinin atıldığı bir dönem olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bu küresel ekonomik krizden daha az hasarla çıkmayı başarmıştır. Osmanlı’dan devralınan borçlar 1. Dünya savaşı’nın yıkıcı etkilerine rağmen devletçi politikalar, cemiyetlerin katkıları yerli malı bilincini yaygınlaşması, Merkez Bankasının kurulması, sanayi planlamalarının ülkenin kendi çabalarıyla ayakta durmaya çalıştığı gözlemlenmiştir. Büyük buhrandan çıkarılması gereken en güzel ders dışa bağımlı ülkelerin ekonomilerinin ne kadar hassas olduğudur.
.png)






Yorumlar